24 Aralık 2012 Pazartesi

Sait Faik Abasıyanık, Alemdağ'da Var Bir Yılan

Yine İstanbul çirkin. İstanbul mu? İstanbul çirkin şehir. Pis şehir. Hele yağmurlu günlerinde. Başka günler güzel mi; değil. Başka günler de Köprüsü balgamlıdır. Yan sokakları çamurludur, molozludur. Geceleri kusmukludur. Sokakları dardır. Esnafı gaddardır. Zengini lakayttır. İnsanlar her yerde böyle. Yaldızlı karyolalarda çift yatanlar bile tek. Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. Burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.

(Alemdağı'nda Var Bir Yılan öyküsünden)

*
- Bugün, dedi, kafan karadaki gibi işliyor, korku yok! Doğrusu da bu. Böyle olmalı. Karadaki gibi işlemeli kafa denizde de. Hiçbir şeyin çaresi karada da yoktur! Bize çare, elimizin altında gibi gelir. Yalan! Boş! Dünya çaresiz dünyadır.

- Olamaz öyle şey Yakamoz, dedim. Dünya çarelidir. İnsanlar dünyaya bir çare bulacaklar.

- Hey yaşayasın pedimu! İşte karada böyle düşünülür. Denizde de böyle düşünülmelidir. Yanlış ama, olsun. Hep, her zaman böyle düşünülmeli.

(İki Kişiye Bir Hikaye öyküsünden)

*
- Doğru, her şey şarta bağlı şunun şurasında.

- Şartsız şurtsuz yaşayanlar da var.

- Var, var ama...

- Ölüm de var arkadaş, ölüm. Şu köşkün sahibi de ölecek. Şu horoz da... Göğsüne vurdu:

- Şu ben de...

Yüzüme baktı:

- Şu sen de...

- Doğru, doğru ama, dedim, yine de fark var.

-Nede? Ölüden ölüye mi?

Şaşkınlığıma geldi.

- Öyle ya, dedim.

- Yok, dedi, yok. Ölüden ölüye fark yok; canlıdan canlıya var.

(Sarmaşıklı Ev öyküsünden)


*
Sokakta bir adamın bıçak çektiğini göz önüne getirin. Ben bıçağı görmem de, bıçağı çekenin kaşlarına takılırım. Bıçağı yiyenin fışkıran kanını, yüzündeki acıyı görmem de, münasebetli münasebetsiz bir şey görürüm.

+

- Uzatma canım, niye soruyorsun bu kadar ne iş yaptığımı?

- Okumuş yazmışa benzersin de...

- Ne olacak okumuş yazmışa benzersem?

- Okumuş yazmış adam öğüt vermez de, dedi.

- Ya ne yapar, dedim.

- Adamı anlar, dedi, ne yapacak.

(Kafa ve Şişe öyküsünden)

*
Yasaklarla çevrili bir dünyada yaşamazsak yasaksız yaşayamazdık. Halbuki hayvanlar, hele evcilleri, yasaksız da ne güzel yaşıyorlar. Hafif, cilve gibi, o da boğaz derdinden doğan zırıltılardan başka, gel keyfim gel, yaşamıyorlar mı? Yasakları kabul ettik. İnsanoğlu için yasaklı hayvandır da diyebiliriz. Mikroplar bile birer yasak değil mi? Aşklar da yasaktır. Gün olur, sular, yemişler bile yasaktır. İnsanlar birbirine yasaktır. / Canım çekiyor diye öpemem seni güzel çocuk! Canım çekiyor diye giremem sana güzel deniz, göğsüm zayıftır; doktor yasağı. Canım çekiyor diye içemem: körkütük oluncaya kadar, aklı boğuncaya kadar: karaciğer yasağı. Canım çekiyor diye bir vapura binip Haydarpaşa'ya, oradan tabana kuvvet Van'a kadar gidemem. Yollarda geberirim...

(Çarşıya İnemem öyküsünden)

Sait Faik Abasıyanık, Alemdağ'da Var Bir Yılan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder