7 Aralık 2012 Cuma

Etyen Mahçupyan

Cehaletin bilgisizlik olmayıp, bilmediğin halde kendini biliyor sanmak olduğunu laik kesim de öğrenecek ve belki de o zaman kendisini cahil 'bıraktıranın' ne olduğunu, cahil 'bırakanların' da kim olduğunu sorgulayacak.

*
... Kişiliğimiz bize ait değil, hala çocuğuz, devletin çocuğuyuz ve babamızın ruhuna yaslanmadan 'adam' olamamak çok ağır geliyor.

*
Demokratlar muhafazakarları gördüklerinde öcü görmüş gibi olmuyorlar çünkü onların kimliğine değil zihniyetine bakıyorlar. Zihniyete baktığımızda ise tehlikeli olanın laikler veya dindarlar değil, otoriter zihniyete biat edenler olduğunu, bu vesayetçi rejimin onların gizli veya açık desteğiyle ayakta durduğunu görüyorsunuz.

*
Örneğin başbakanın kanal projesine, nükleer ve hidroelektrik santrallere, filtreli internete karşı çıkmak kolaydır. Doğa, çevre, özgürlük dersiniz ve sorununuz çözülür. Ama topluma hiçbir şey demiş olmaz, aksine kendinizi siyasetin dışına itersiniz. Çünkü asıl mesele, alternatif çözümler üreterek ihtiyaçların ve taleplerin nasıl karşılanabileceğini göstermeyi gerektirir. Bunun siyasi partilerin işi olduğunu söyleyebiliriz. Ama en azından bu ihtiyaçları ve talepleri 'gören', 'duyan' ve 'anlayan' bir solculuğun geliştirilmesi gerekiyor. Yoksa toplumun tercihlerinin yanlış olduğunu tekrarlayıp duran Kemalist/Marksist soldan pek fark kalmaz.

*
İdeolojik anlamda müptezelliğin anlaşılması için iyi örneklerden biri Batılı solcuların "Türkiye, Ermeni soykırımını kabul etmediği takdirde AB'ye alınmamalı" tezi... Bu önerme 'siyaseten doğru' bir tutum ifade ediyor. Ne var ki yargıda bulunduğu ülke insanları ile hiçbir zihinsel ilişki kurmuyor. Onların neyi ne kadar bildiklerini, nasıl yetiştiklerini, hangi tür hastalıklara sahip olduklarına bakmıyor. Kısacası 'siyaseten doğru' olan bu önerme yaşanmakta olan gerçekliği elinin tersiyle kenara itip, yaşanmış olan gerçeklikten bir dogma çıkarsıyarak steril bir entelektüellik yaratıyor.

*
... Parçalanmak ve küçülmek solu siyaseten etkisizleştirse de, sol kimliği taşıyan kişinin kendisine bir dünya yaratmasını ifade ediyor. Söz konusu küçülen dünyalar hem kaçınılmaz olarak mağduriyet duygusunu pekiştirip bir kader algısına dönüştürüyor hem de solcu grupların siyasi sorumluluğunu kendi gözlerinde asgari düzeye indiriyor. Böylece hem yanlışları gören ve doğruları bilen hem de bu konuda sorumlu tutulmayacak olan bir ideolojik taşıyıcılık üretilebiliyor. Solcular sokaklarda dünyanın sonunu vazeden kahinler misali, konuşuyorlar ama yoldan geçenlerce dinlenmiyorlar.

*

'Solcular' siyaseten normatif doğruların tekrarlanmasını ve karşı tarafın yapması gerekenlerin söylenmesini anlıyorlar. Oysa bu apolitik kalmanın da kendisi... Siyaset, tam tersine 'ben ne yapmalıyım?' sorusunun yanıtını vermek zorunda. Sol ve bu meyanda Kürt hareketi öyle bir siyaset üretmeli ki, devlet onun karşısında istese de istemese de Kürtlerin haklarını vermek zorunda kalsın.

*

... Türkiye'de bir şeyler değişecekse, bu, muhafazakarların karanlığı sorgulamasını gerektiriyor. Bu ise onlara 'niçin sorgulamıyorsunuz?' sorusunu sorarak olmuyor, çünkü bu soru anlamaktan imtina eden, kibirli bir bakışı akla getiriyor. Yapılması gereken siyasettir. Yani şu sorunun cevabı: Acaba laik kesimin aydınları ve genelde 'sol' ne yaparlar, nasıl davranırlarsa muhafazakarların karanlığı sorgulamasını sağlayabilirler?

*
... Hiçbir yanlış bilgi, doğrusu görüldüğünde ortadan kalkmaz. Çünkü her bilgi belirli bir ideolojik bakış içinde anlam kazanır ve eğer cehalet ideolojiden kaynaklanmaktaysa, farklı bir bilginin de hükmü olmayacaktır. Bilginin yanlışlığını görmek, hemen her zaman söz konusu yanlış bilgiyi 'doğru' kılan ideolojinin yanlışlığını görmeyi gerektirir. Öte yandan her ideoloji sınama cihazları önerir ve kendisini doğrulayacak bir ölçüm sistematiği oluşturur. Kısacası belki gönüllü bir cehalet içinde değiliz ama her zaman farkında olmadığımız bir cehaletin içindeyiz. Buradan çıkış kendi zihniyetimize eleştirel bakabilmekle, kabullerimizin nedenini sorgulamakla mümkün. Bu çaba bizi otomatikman cehaletten kurtarmaz. Ancak kendi ideolojimize daha mesafeli ve nesnel bakmamıza, dolayısıyla cehaletimizi fark etmemize neden olabilir.


Etyen Mahçupyan, Kaybedenler Kulübü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder