18 Haziran 2011 Cumartesi

Milan Kundera, Perde

“Bürokrasi artık her yerde mevcut, hiçbir yerde ondan kaçamazsınız. Bizler artık Stifter’in dünyasından geri dönülmez biçimde Kafka’nın dünyasına geçtik. […] Her şeyin planlandığı, önceden belirlendiği hayatlarımızda mümkün olan beklenmedik tek şey, nereye varacağı bilinmez sonuç ve uzantılarıyla idari mekanizmadaki bir hatadır. Bürokratik hatalar çağımızın tek şiiri (kara şiir) haline gelmektedir. […] Göğüs göğüse çarpışma falan yoktur artık; sigorta şirketleri, sosyal sigorta, güvenlik, ticaret odası, adalet, maliye, polis, emniyet amirliği, belediye: Düşmanlarımızın ismi var, cismi yoktur. Bürolarda, bekleme salonlarında, arşivlerde saatler geçirerek mücadele ederiz. Mücadelenin sonunda bizi bekleyen nedir? Bir zafer mi?”


“Laurence Sterne “agelast” sözcüğünü kullanmıştır. “Agelast”, Rabelais’nın gülmeyi bilmeyenler için Yunanca’dan uydurduğu yeni bir sözcüktür. Rabelais kendi deyişiyle, “onların yüzünden neredeyse en küçük bir harf bile yazamaz hale geldiği” agelastlardan nefret ediyordu. […] Agelastların her şakayı kutsallığa bir hakaret olarak görme eğiliminde olmalarının nedeni, her şakanın gerçekten de kutsallığa hakaret olmasıdır.”

“Bayağı anlamına gelen vulgaire, halk anlamına gelen vulgus’tan gelir; halkın hoşlandığı bayağıdır. Bir demokrat, bir solcu, bir insan hakları savunucusu halkı sevmek zorundadır, ama bayağı bulduğu her şeye tepeden bakarak onu küçümsemekte de özgürdür.”

(Milan Kundera, Perde)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder