18 Haziran 2011 Cumartesi

Kafka, Milena’ya Mektuplar

“[…] İnsanların mektup yoluyla birbirleriyle ilişki kurabilecekleri düşüncesi nereden çıkmış ki! Uzaktaki bir insanı düşünebilir ve yakındaki bir insanı elimizle tutabiliriz, geri kalan her şey insan gücünü aşar. Ama mektup yazmak, hayaletlerin önünde soyunmak demektir, ki onlar da aç kurtlar gibi bunu bekler zaten. Yazıya dökülen öpücükler yerlerine ulaşmaz, hayaletler yolda içip bitirir onları. Bu zengin besin sayesinde görülmemiş derecede çoğalırlar. İnsanlık bunu hissediyor ve buna karşı savaş veriyor; insanlar arasındaki hayaletli iletişimi olabildiğince kesmek ve doğal bir ilişki biçimine, ruhların huzuruna kavuşmak için demiryolunu, arabayı, uçağı icat etti, ama hiçbir şey işe yaramıyor, belli ki bunlar uçurumdan düşerken yapılmış icatlar, karşı taraf ise çok daha sakin ve güçlü. Mektuptan sonra telgrafı icat etti, telefonu, telsizi… Hayaletler açlık çekmeyecekler, ama biz telef olacağız.”

“Bütün bu sözde hastalıklar, ne kadar üzücü görünüyor olursa olsun, inançla ilgili olgular, zora düşen insanın herhangi bir kıtaya demir atması; dolayısıyla, dinlerin kaynağı sıfatıyla psikanalizin bulduğu da, bireyin “hastalıkları”nın o dinlerin kabülü doğrultusundaki açıklamasından başka bir şey değil, yine de günümüzde bizde genel olarak din cemaati eksikliği söz konusu, sayısız tarikat var ve bunlar tek tek bireylerle sınırlı ama belki de sadece “şimdi” tarafından hapsedilmiş gözümüze öyle görünüyor.”

“Dünyayı omuzlarımda taşıyamam, paltomu bile taşıyamıyorum.”

“Kirliyim ben Milena, sonsuz kirli, o yüzden temizlik konusunda böylesine yaygara ediyorum. Hiç kimse cehennemin dibindekiler kadar temiz şarkı söyleyemez; meleklerin söylediğini sandığımız şarkı, aslında onlarınkidir.”

“Kürk ilanlarını beğenmen beni çok sevindiriyor. Tadını çıkarmaya bak! Belki bugün para biriktirmeye başlarsam, yirmi yıl beklersen ve kürkler de ucuzlarsa (belki o zaman Avrupa ıssız bir çöle döner ve kürk hayvanları sokaklarda başıboş dolaşmaya başlar)- işte belki o zaman param sana bir kürk almaya yeter.”

“Uçurumun karşı tarafında gece var, tamamen her anlamda gece; bu tarafta dünya var, dünya benim elimde ve şimdi karşı tarafa, gecenin içine atlayıp onu bir kez daha ele geçirmeliyim. İnsan elinde olan bir şeyi bir kez daha ele geçirebilir mi? Bunun anlamı onu kaybetmek değil midir?”

“Geçenlerde bir Tribuna okuru bana, “Akıl hastanesinde geniş çaplı araştırmalar yapmış olmalısınız” dedi. “Sadece kendiminkinde.” dedim.”

“Paranın eline geçip geçmediğini hemen yaz bana. Eğer kaybolduysa, başka türlü gönderirim ve eğer yine kaybolduysa yine başka türlü; bu böyle gider, ta ki hiçbir şeyimiz kalmayana ve her şey yoluna girene dek…”

(Kafka, Milena’ya Mektuplar)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder