14 Mart 2013 Perşembe

Tezer Özlü-Ferit Edgü Mektuplaşmaları

Gerçekten içimdeki tüm kuşkuları sildin. Senin gibi bu satırları kim duyar bilmiyorum. Demir duyar… bir-iki de genç homoseksüel var İstanbul’da, onlar duyar… 


[…] Sen Beckett’i çevirdiğinden beri, Hakkari’ye gittiğinden beri, yirmi yaşlarında bilinçlendiğimizden beri o ölülükteyiz. Kafka gibi veremden çatlamamamız, Beckett kadar ölü görünmememiz, Şarklılığımız yüzünden. İç dünyamızın farklı olduğunu sanmıyorum. 

*
Yanlışsız kitap olmaz, bunu bilirim. En yanlışsız kitabımız, Data zamanında, kendi dizdiğimiz Oktay Rifat’ın BİR CİGARA İÇİMİ’dir, onda bile bir virgül yanlışı vardır (Ferit Edgü).

*
Berlin’deki toplantı tam anlamıyla bir felaketti. Bir yanda cahil Türkologlar, bir yanda göçmen yazarlar, bir yanda köylü yazarlar, tarla süreceklerine yazan daha doğrusu yazamayan adamlar. Ne düşündüm biliyor musun, sizin eski Mavi akımı gibi bir grup oluşturmalıyız. Bu gruba: Ferit Edgü, Orhan Duru, Demir Özlü, Leyla Erbil, Tomris Uyar, Nazlı Eray ve Tezer Özlü… girebilir. Herhangi bir toplantıya ya grup olarak katılırız ya da hiç katılmayız.

*
[Zürih’te] her yer cennet. Bu kadar gülün bir arada açtığı, her renk çiçeğin her yerden fışkırdığı hiçbir yer görmedim. Başka kentlere giderken büyük vadilerden, tepelerden geçiliyor. Bu denli yeşil yamaçlar hiç görmedim, durgun göller, iki bin metreden akan sular. Bu kadar çok su hiç görmedim. Sürekli yeşil kalan çayırlar, geniş yeşilleri çayırlarda başlayan büyük ağaçlar, ormanlar, kestane ağaçları, evin hemen beş dakika altındaki Limmat kıyısındaki tertemiz, duşlu, kabinli, çiçekli, kahveli –üstelik bedava- plajlar, üstelik sessiz, Ajda Pekkan’sız, arabesksiz…

*
Yaşam ne kadar uzun…

*
Zaman zaman düşünüyorum da, homoseksüelliğin bugünkü kadar açılamamış olması mı Kafka’ya, Pavese’ye, Walser’e bu denli acı çektirdi diyorum?

*
Ağaçlardan taze ceviz toplamışlardı, taze ceviz istedim. Kurusundan alırsanız, kilo daha çok çeker, dediler, hayır taze istiyorum, dedim. Bu ihtiyarların yalnız adamlar mı ya da akıl hastaları mı olduğunu anlayamadım. Şizofren kadar kibardılar…

*
Benim kitap için Fethi Naci’nin yazdıklarını okudum. Biz neler yazıyoruz, onlar neler yazıyor. Ne gibi bir dil kullanıyorlar. Aramızda uçurumlar var. Ayrıca kitap üzerine tek bir cümle kurmayı başaramamış. Ama kendi sorunu.

*
Bence eleştirmenlerden daha iyi okuyan okuyucular var. Kaç kişiler bilmiyorum (Ferit Edgü).

*
İşte yalnız kalınca var olduğumu hiç algılamıyorum. Kendi kendime yaşamın düşünü görmüş bir ölü gibi geliyorum, örneğin, benim şimdi Güner Sümer’in yanında olmadığımı bana ne anlatıyor ki? Dışarıdaki kar mı? Soğuk mu? Zürih mi? Hayır, hiçbiri değil. Yalnız şu an sana yazmak, yazabilmek, orada olmadığımı bana duyuruyor, bu nedenle de yalnız yatmaktan hiç hoşlanmıyorum, hiçbir gece yalnız yatmak istemiyorum, sabah uyanınca yaşadığıma şaşıyorum.

*
Ben doktorlara gitmediğimden bu yana akılca sağlığıma kavuştum, beni düşünemez duruma getirmişlerdi, şimdi bir kere uğruyorsun, hemen kesecekler… Kendilerini kessinler, beni asla, öleceksem de ne nedenle öldüğümü bile bilmek istemiyorum, taş devri insanı gibi ölmek istiyorum, o da benim seçeneğim.


Tezer Özlü, Tezer Özlü-Ferit Edgü Mektuplaşmaları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder