4 Aralık 2011 Pazar

bilim ve felsefe üzerine...

"Birazcık felsefenin insan zihnini ateizme yönelttiği, felsefede derinliğin ise insan zihnini dine götürdüğü doğrudur." (Francis Bacon, Essays)

"Onurlu ve iyi, evet hatta, bilge ve erdemli olmak amacıyla ne yapmamız gerektiğini bilmek için bilim ve felsefeye ihtiyacımız yok." (Immanuel Kant, Metafizik Etiğin Temel Prensipleri)



"Felsefenin o soluk rengiyle yaşam yeniden gençleştirilmez, ama yalnızca anlaşılabilir. Minerva'nın baykuşu ilk uçuşunu ancak alacakaranlığın çöküşüyle yapar." (Hegel)

"Bütün görünürdeki sözde akıl maddeye atfedilip yüklenebildiği gibi, bütün madde de aynı şekilde akla atfedilip yüklenebilir; buradan çıkarılacak olansa antitezin yanlış bir şey olduğudur. [...] Verdiği sözü tutan yalnızca kavramdır: Bu yüzden yalnızca ona güvenmek, kültürdür." (Arthur Schopenhauer, Essays and Aphorisms)

"Felsefe üzerine yazan her kimse, genellikle bilinçsiz olarak, gizli bir metafiziğe sahiptir; konusu metafizik bile olsa, kendi spesifik argümanlarının temelinde yatan, eleştirilmeden inanılmış bir sisteme sahip olduğuna nerdeyse emindir." (Bertrand Russell, John Dewey Felsefesi)

"Rasyonel yaklaşım, benim haksız olup sizin haklı olabileceğinizi kabul etmeye hazır olmak demektir; tabii ortak bir çaba göstermemiz koşuluyla." (Karl Popper, Lesson of This Century)

"Bu arada yeteneklerimi çok büyütüyorsunuz. Descartes'in yaptığı çalışmalar büyük bir adımdı zaten. Siz de bu işe, özellikle ince lamlardaki renkleri bilimsel açıdan inceleyerek farklı biçimlerde birçok katkıda bulunmuştunuz. Ben yalnızca devlerin omuzları üzerinden baktığım için daha uzağı görebildim." (Isaac Newton, Robert Hooke'a yazdığı bir mektuptan)

"Çok küçük bir dikkat gösterebilir ki bir şeyi sınırlı veya sonlu olarak adlandırmak, sonsuzun ve sınırsızın hemen orada etkin biçimde bulunmasını kanıtlar ve sınırın farkında olmak ancak sınırsızın bilincin bir yanında bulunmasıyla mümkün olabilir ve bunu görmemek olsa olsa bir bilinçsizliktir." (Hegel, Encyclopedia)

"Tek başına alındığı zaman 'nesne'nin olduğu gibi, içi boş değildir, deneyin asıl soyut elemanı değildir. O tam bir olgudur, anlamsız bir olgu olsa bile; bütün gerçekliklerin her ne olursa olsun ait olmaları gereken türden bir olgudur; dünyanın harekete geçirici, devindirici akımları tıpkı onun gibi çalışırlar. [...] Gerçekliğin ana ekseni yalnızca bencil yerlerde işler ve egemendir -bu bencil öğeler pek çok boncuk gibi gerçekliğin üzerinde sıralanıp dizilirler." (William James, İnsan Doğası Üzerine bir Araştırma)

"Bireyselliğimizin inşa ettiği arızi ve tesadüfi çit ya da engelleyici perdelere karşın, farklı ruhlarımızın her birinin bir anadeniz ya da su haznesine dalar gibi içine daldığı kozmik bilincimizin bir sürekliliği vardır... doğrulanamayan ve sağlanamayan ortak bağlantıyı başka türlü göstererek sızıntının ötesindeki düzensiz ve aralıklı etkiler..." (William James, Din ve Ahlak Üzerine Denemeler)

Önceki, yani bireylerde görülen akıl, gelenek ve göreneğin, örf ve adetin etkisi altında kurulmuş olan anlamların değer biçme ve beklentilerinin, kabul ve reddedişlerinin, tanıma ve bilmezlikten gelişlerinin kendi içindeki bir inanç sistemidir. [...] Ne kadar çok bağlantı ve etkileşimi araştırıp soruşturursak, o kadar çok söz konusu nesneyi biliriz." (John Dewey, Later Works)

"Bilim, yüzyıllar boyunca insanlığın onurunda iki büyük yara açmıştır: Birincisi, dünyanın evrenin merkezi değil de hayal edilmesi bile güç olan bir büyüklükteki dünyalar sisteminde küçücük bir nokta olduğunu gösterdiğinde. İkincisi ise, biyolojinin insanın özsel bir varlık olarak yaratılmış olma ayrıcalığını elinden alarak onun hayvanlar aleminin bir parçası olduğunu ortaya koyduğunda." (Sigmund Freud, Selbstarstellung)

"Şimdiye değin yaptığımdan daha güçlü bir biçimde yaptığım nedenselliği savunmadan terk etmek zorunda kalmayı ve radyasyona maruz kalan bir elektronun sıçramak için sadece momentumunu değil, ama yönünü de kendi özgür iradesinin seçimiyle belirlemek durumunda kalması fikrini oldukça hoş görülemez ve kabul edilemez buluyorum. Bu durumu kabul etmektense daha çok bir ayakkabı tamircisi veya hatta kumarhanede bir hizmetli bile olmayı yeğlerim." (Albert Einstein, The Born-Einstein Letters)

"Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur." (Mustafa Kemal Atatürk, Söylev ve Demeçler, TTKY)

"Saf, duru bilginin görüş açısı çelişkilidir; yalnızca angaje olmuş, bir şeye bağlanmış ve yükümlülük altına girmiş bilginin görüş açısı vardır. Bu, bilgiyle eylemin, özgün, somut bir bağıntı ve ilişkinin sadece iki soyut yönü ve görünüşü olduğunu söylemek anlamına gelir." (Jean-Paul Sartre, L'Etre et Neant)

"Entelektüel namus talebinin kendisi namus dışıdır. [...] Bilgi, aslında bize önyargılardan, kanılardan, ani içsel çıkışlardan, kendini düzeltmelerden, ön kabul ve abartılardan oluşan bir ağın içinden gelir; kısaca yoğun, sımsıkı, köklü, ama yine de her an saydam olmayan bir deneyim süreci içinden gelir bize. [...] Namuslu ve dürüst düşünceler, sonuçta basit birer tekrardan başka bir şey değilseler eğer, ister daha önceden zaten ortada olsun, ister kategorik biçimlerin tekrarı olsunlar, işte o zaman nesnesiyle bağlantılınkalmak adına mantıksal sürecinin mutlak saydamlığından özveride bulunan düşünce de hep bir suçluluk duygusu taşıyacak demektir. Mantıksal yargı biçimini kabullenmekle girilmiş olan taahhüde ihanet ediyordur. Bu yetersizlik, yaşam çizgisinin kendi yetersizliğini andırır: Sık sık duraksayan ve sağa sola savrulan bir çizgi, çıkış noktasına oranla hayal kırıklığı yaratan, olabileceğinden hep daha az olan, ama boyunduruksuz bir yaşamı da varoluşun verili koşullarından ancak kat etmiş olduğu bu gerçek yolla temsil edilecek bir çizgi. Eğer bir yaşam kendi misyonunu doğrudan gerçekleştirseydi, onu kaçırmış olurdu." (Theodor Adorno, Minima Moralia)

"Doğada olup bitenler, yıldızların dönüşlerinden daha çok, yuvarlanan zara benzemektedir; bunlar nedensellik yasaları tarafından değil, olasılık yasaları tarafından denetlenmekte, kontrol edilmekte ve bilim adamı da bir peygamberden daha çok bir kumarbaza benzemektedir." (Hans Reichenbach, Bilim Felsefesinin Yükselişi)

"Bilim tarihi, bütün düşünceler tarihi gibi, sorumsuz ve güvenilmez düşlerin, inatçılık ile dik kafalılığın ve hatanın bir tarihidir." (Karl Popper, Conjectures and Refutations)

"Bilimsel bilgi de tıpkı dil gibi, özünde ya bir topluluğun ortak malıdır ya da bir hiçtir. Bunu anlamak için, bu bilgiyi yaratan ve kullanan çevrelerin kendilerine has özelliklerini öğrenmek zorundayız. [...] Bilimsel devrimlerin nasıl gerçekleştirildiklerini bulup ortaya çıkarmak için yalnız doğanın ve mantığın etkilerini incelemekle yetinmeyip bilim adamları topluluğunu oluşturan oldukça özel grupların içinde etkili olan iknaya yönelik kanıtlama yöntemlerini de incelememiz gerekecektir." (Thomas S. Khun, Bilimsel Devrimlerin Yapısı)

"Matematiksel doğruların bizim kendi düşüncemiz dışında bağımsız var oldukları görüşünün üstesinden gelebildik sonunda. Böyle bir düşünceye yer verilmiş olması bile bize şimdi şaşılacak bir şey gibi gelmektedir." (E. Kasner & J. Newman, Matematik ve Hayalgücü)

"Doğa bilimi, doğayı yalnız basit bir biçimde betimlemek ve açıklamakla kalmaz; o, aynı zamanda doğa ile kendimiz arasındaki etkileşimin bir parçasıdır." (Werner Heisenberg, Bilim ve Felsefe)

"Ne denli inandırıcı ve akla yakın, ne denli bilgi kuramında sağlam biçimde temellendirilmiş olursa olsun, belli ya da başka bir zamanda, ihlal edilmemiş ve bozulmamış tek bir kural bile bulamayız. Bu tür bozulmaların ve ihlallerin rastlantısal, arızi olarak meydana gelmiş olaylar olmadıkları açıktır; bunlar bilgi yetersizliğinin sonuçları ya da kaçınılması mümkün bir dikkatsizliğin sonuçları da değildirler. Tam tersine bunların ilerleme için zorunlu olduklarını anlıyoruz. (Paul Feyerabend, Against Method)





not: tüm alıntılar Nejat Bozkurt'un "Kavramların Evrimi" kitabındandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder