4 Aralık 2011 Pazar

john caputo

Modernizm; Descartes’tan 20. Yüzyılın ilk yarısına kadar gelen bir süreci ifade eder. Bu gelenek; özneyle nesne, özel olanla kamusal olan, profesyonelle amatör, bilgiyle duygu, inançla akıl arasına kesin bir çizgi çizmiştir. […] Kant’ın felsefesi de sınırları belirgin hale getiren bir çeşit bilim bilimi, üst-eleştirinin bir çeşit üst-felsefesidir. Dolayısıyla onun felsefesi de nesneyle özne arasında, özel olanla kamusal olan arasında çok kesin ayrımlar yapar.
[...]
Birileri sizi yapısökümüne uğratırsa, bu bir lütuftur sizin için. Çünkü sıkı sıkıya bağlı olduğunuz inancınızın esnemezliğinin esnediği anlamına gelir bu. Yapısökümüne uğramak, şeylerin yeniden keşfedilebileceği bir yolun önünüze serilmesidir. “Yeniden keşfedilmek” kelimesini seviyorum. Yapısöküm; şeyleri yeniden keşfetmenin bir yoludur, ki bu başlangıçta keşfedeceğiniz bir şeye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. Başlangıçta, bir çeşit geleneğe, devraldığınız bir inanca veya bir yapıya ihtiyacınız vardır. Bu yüzden kendinizi bulduğunuz yerden, şimdiye kadar miras aldığınız her şeyin ama her şeyin tam ortasından başlarsınız: konuştuğunuz dilden, içinde bulunduğunuz zamandan, vücudunuzdan, cinsiyetinizden vb.
[...]
Şayet gerçek bizden talep edilen bir şeyse, sahip olduğumuz bir zorunluluk, bizi çağıran, bizi isteyen, bizden bir şey talep eden bir şeyse, o zaman post-yapısalcılık bu gerçeğin teorisidir, ama büyük harfle değil, küçük harfle yazılan bir gerçeğin.
[...]
Hakikatin her zaman ulaşılamaz olduğu söylenir. Bu bizim ona ulaşamadığımızdan çok, onun her zaman görüş açımızdan kaçıp gitmeye meyilli oluşundandır. Ona sahip olmak konusunda kendimize çabucak güvenmemeliyiz. Hakikat her zaman kaçırdığımız bir şeydir, orada olmadığı için değil, onu yakalayamadığımız için. Onu bir türlü avcumuzun içine alamayız.
[...]
Inanç kelimesini teologlara bırakmamalıyız. Onlara vermemeliyiz bu kelimeyi. Onlara ümit sözcüğünü, ya da lütuf hatta duayı bile vermemeliyiz. Bu sözcükler teologlara ait değiller. Onlar bize ait. İnsan var oluşunun yapısının, donanımının birer parçası bu sözcükler.
[...]
Hiçbir yasal sistem, hiçbir ulusal anayasa veya kurum umutsuz, inançsız, bir beklenti yapısı olmaksızın veya geleceğe yönelik bir açık kapı bırakmaksızın hayatta kalamaz. Işte bunlara ben, hristiyan veya islam dogmalarının olmadığı dinsiz dini yapılar diyorum.
[...]
Sağlam teoloji; kişinin kendini tartışmaya son vermeye meyilli hissettiği ve “bu, bu anlama gelir” dediği dogmatik bir teolojidir. Öyleyse sağlam teolojide tartışmayı bitiren biri mevcuttur. Oysa zayıf (weak) teolojide böyle değildir, sürekli bir açık uçluluk, sonsuz bir sorgulama vardır.

(John Caputo, Luke Muehlhauser ile ropörtajından

Çev. İsmail Yaprak).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder